Yazar | : | Mehmet Abut |
Yayın Tarihi | : | 1942 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 176 |
Ölçü | : | 13 x 18 cm |
Yayınevi | : | Semih LÜtfü Kitabevi |
Bahsi Geçen | : | Mehmet Abud |
Odada hiç ses yok!
Yaşlı adam, elleri cebinde büyük adımlarla dolaşıyor.
Bir ara durdu, başını kaldırdı. Kanepede oturan iki kadına baktı. İkisi de ellerindeki şişlerle yün örüyorlar; hiç konuşmadan, kendisine hiç bakmadan mütemadiyen çalışıyorlar. Hüsrev paşa bu uzun sükuttan sıkılmış gibi:
- Kuzum Behiye hasta mısın? dedi, bugünlerde hiç neşen yok. Hiç sesin çıkmıyor, halbuki sen konuşmadan pek duramazsın.
Esmer kadın başını kaldırmadan cevap verdi:
- Hayır ağabey hiçbir şeyim yok, meşgulüm de... Yaşlı adam neşeli:
- Yok canım, sen işlerken de konuşmasını pek iyi becerirsin, dedi her halde bir üzüntün var.
Sonra Behiye'nin yanına yaklaştı:
- Bu hırka kime örülüyor? Ne tatlı bir rengi var, bayılırım maviye. İnsanın adeta baktıkça gözleri, ruhu dinleniyor. Kendin için mi?
- Evet, ağabey.
- Bir tane de Saliha'ya örsen ne kadar memnun olur.
Esmer kadın siyah nazarlarını karşısındaki erkeğe doğru kaldırdı, bir şey söyleyecekmiş gibi uzun uzun baktı. Bu karanlık gözlerde, esrarlı bir hissin kıvılcımı, bir bıçak yarasını hatırlatan o renksiz ince dudaklarda gizli bir ıstırabın acılığı vardı. Bu soğuk gülüş, hıçkırıklarının kalbinden taşmak isteyen kininin maskelenmiş bir ifadesi idi. Hüsrev paşa, hiçbir şeyi anlamamış gibi iki üç adım attı ve ayni sükunetle çalışan diğer kadının sarışın başını okşadı:
- Jülide, ya sen kızım? Benim küçük gelinim ne yapıyorsun bakayım?
Genç kadının gergin yüzü hemen pembeleşti, bembeyaz bir gülüşle cevap verdi: